Burjuva Basınının İğrenç Yüzü
KİMSEYİ ALDATAMAZSINIZ
Türkiye İşçi Partili altı sosyalistin öldürülmesi, faşizmin insanlık düşmanı yüzücü, planlı, örgütlü terörle tırmandırılan faşizm tehdidini gözler önüne bir kere daha açıkça serdi. Faşist tırmanıştı yeni bir boyut oldu.
Olay, gözlerden saklanamayacak kadar önemli ve açıktı. Ama faşist saldırının kaynağı büyük sermayeydi ve sermaye basınının niteliği, sermayenin her türlü girişiminin kitleler gözünde savunulmasını gerektiriyordu. Bu iki olgu son faşist katliamın da öneminin azaltılması, olayın çarpıtılması için büyük sermaye basınının kolları sıvaması için yeteri oldu. Büyük sermaye basınının hazırlayacağı böyle bir ortamda faşist odakların gazeteleri de olayın tahrifi, katledilenlerin karalanması, sosyalizme ve sosyalistlere küfredilmesi "görevlerini" hakkıyla yerine getirebileceklerdi. Gerçekten de altı Türkiye İşçi Partili'nin faşistlerce katledilmesini izleyen günlerde burjuva basınının incelenmesi, sermayenin faşizmi kollayışını ibretle sergiledi.
Bütün bir gün boyu süren suskunluktan sonra, olayın TRT'nin akşam haberlerinde verilişi, ertesi günkü gazetelerde de katliam haberinin yer almamasını hesap dışı bıraktı. Ancak sermaye basınının gerçek yüzü haberin yansıtılmasında hemen kendisini gösteriyordu. Manşetler, katliamın politik anlamını gözlerden saklamaya yönelik olarak düzenlenirken, haberin verilişindeki çarpıtma derecesi de gericilik düzeyinin de bir göstergesi oluyordu.
Tercüman gazetesinin manşetinde saldırganların niteliğinden hiç söz edilmiyordu. Son Havadis gazetesi ise "Ankara'da korkunç katliam: 6 ölü" başlığına, "anarşide kan davası" üst başlığını katarak, her zamanki "sağ- sol çatışması" yalanını ön plana çıkartmak istiyordu. Faşizmin sözcülerinden beklenen ise, Göbels'in "en büyük yalanından" başka bir şey olamazdı. Katledilen sosyalistlerin gelişigüzel seçilmiş kişiler olduğu izlenimini yaratmaya çalışıyorlardı. Hergün gazetesi "13 ölü" manşetinin çevresine yerleştirdiği "MHP Zeytinburnu İlçe Başkanı'nın oğlu öldürüldü" ve "Ankara'da bir eve kanlı baskın: 6 kişi öldü" alt başlıklarıyla, öldürülenlerin kimliğini gizlemeye çalışıyordu. Tabii ki haberin içinde olayla ilgili tek bir söz dahi yoktu.
Başlıklardan sonra haberin verilişinde de sermaye sözcülerinin "haber" anlayışları ortaya çıkıyordu. Günaydın gazetesinde MHP'li Somuncuoğlu'nun ağzından soruşturmanın "komünist fraksiyonlar açısından" yürütüldüğü söylenirken, Tercüman, katliamın yapıldığı evde "ele geçen" mektuplardan söz ediyor, fraksiyon çatışması masalını, altı sosyalist şehidi karalayan zavallı çabalarla da süslemeğe çalışıyordu. En zavallı çaba ise Son Havadis'ten geliyordu. Son Havadis'e göre, "TİP öldürülen gençlere sahip çıktığını açıklamış”tı.
Büyük sermayeye dayalı basının köşe yazarlarında da bir iki yürekli, ilerici kalem dışında büyük bir suskunluk vardı. Bu "durumların" baş fetvacısı Abdi İpekçi susanların en başında göze çarpıyordu.
Sermayenin rotatifleri cenaze törenlerinin ve katliama tepki gösteren ilerici, demokratik kuruluşların bildirilerinin haberlerinin verilişinde de bilinçli olarak ters dönüyordu. Milliyet ve Hürriyet gazeteleri "gözleri yaşartan” birer fotoğraf ile görkemli töreni kitlelerden saklamağa çalışırken, yine Milliyet gazetesi törenin “sol fraksiyonlar” arasında bir “yarış” halinde geçtiği imajı ile on binlerin faşizme karşı nefretini ve azimli mücadelesini haykırdığı törenin anlamını çarpıtmak istiyordu.
Faşist katliamlarla ilgili en iğrenç yayın ise Hergün gazetesinde yer aldı. Faşizm yalana sınır tanımıyordu. 11 Ekim tarihli Hergün gazetesinde şöyle deniyordu: “Bilindiği gibi bir süre önce TİP’in İstanbul İl Binası kundaklanmış, ardından bu partinin yetkililerince yapılan açıklamada Maocu çevreler suçlu olarak ilan edilmişti. Behice Boran’ın dünkü sözleri ile TİP yetkililerinin daha önceki iddiaları arasında bir paralellik olduğu görülmüştür.”
Bu düzmece haberin ve yakıştırmanın ise aynı gazetenin "sol provokasyonun hedefi" başlıklı yorumuna dayanak kazandırmak için hazırlandığı imal edildiği anlaşılıyor. Bu yorumda “TİP üyesi 6 gencin öldürülmesi kızıl terör örgütlerinin yeni ve kanlı bir tertibidir. Öldürülen şahıslar TİP’in Türk milliyetçiliğine karşı silahlı eylemlere başlamamış bir kanadına mensupturlar… bu hunharca cinayet bir sol fraksiyonun kirli bir provokasyonundan başka bir şey değildir. En ince teferruatına kadar bildikleri binaya baskın düzenlemişlerdir. Baskında TİP’in silahlı eyleme karşı olan grubuna mensup olanlar öldürülmüştür” deniliyor.
Yorumun sahteliği ve iğrençliği açıktır. TİP içinde “kanatlar” olduğu izlenimi vermesi de anlamsız değildir. Bütün bu söylenenler TİP'nin son faşist saldırının Türkiye işçi sınıfının bilimsel sosyalist partisini, TİP'ni hedef aldığı teşhisini bir kere daha doğruluyor. Yorumun gerisi ise daha da ilginçtir. Yorumdan çok dileklerini, amaçlarını ortaya koyuyor: "Şimdi TİP'in silahlı eyleme taraftar olmayan bu kanadı da diğer sol gruplar gibi bir intikam hırsı ile silahlı eylemlere başlayabilecektir.”
Faşistlerin bu "dileği"de TİP'nin faşizme karşı mücadelede, faşizmin kendisini çekmek istediği alanda mücadeleye girmeme kararlılığının doğruluğunun da bir başka göstergesiydi. Nazlı llıcak 13 Ekim tarihli Tercüman gazetesinde TİP’ni “yasal” olmayan bir kuruluş gibi gösterme çabası da hatırlanırsa büyük sermayenin propagandası ile neyi amaçladığı nasıl bir işbirliği tezgâhladığı ortaya çıkar.
Bu işbirliğinin bir başka somutlanışı da 10 Ekim günkü Hürriyet gazetesinin "bir günün hikâyesi" sütununda "Anarşiye TİP nasıl sokulur…” başlıklı, kısa ama o oranda özlü yazısında görülüyor. Hürriyet gazetesi en basit gazetecilik ahlâk üslubunu hiçe sayan bu yazıda, Türkiye İşçi Partisi içinde silahlanma yanlıları olduğunu İma etmeye çalışken, bir yandan da Boran’ın Ecevit’le görüşmesini tahrif ediyordu.
Bu arada "Bir süre önce ayağı kayıp düşen ve kolunu kıran Behice Boran, sıcağı sıcağına Başbakanla randevu alıp, korunmalarını talep etti... Hem de geçen seferki gibi partinin de 'ayağı kayıp, kolu kırılmasın' diye" derken aklınca TİP yönetiminin ve partinin kendisinin kitleler önünde saygınlığını azalttığını sanıyordu.
Ama bütün bu çabalar boşunadır. TİP faşist saldırı karşısındaki tavrıyla oyunları boşa çıkaracağını göstermiştir. Katledilen 6 sosyalistin cenaze töreninde on binler faşizme geçit verilmeyeceğini kanıtlamıştır.
Bağımsızlık, Demokrasi, Sosyalizm için Yürüyüş, Haftalık Siyasi Haber ve Yorum Dergisi, Sayı: 184, Ekim 1978, s. 2