Tarayıcınızda JavaScript özelliği kapalıdır!
 

SERDAR ALTEN'İN FAŞİZME KARŞI SON MÜCADELESİ

6 can yoldaşımızdan sonra Serdar Alten'i de yitirdik. Yitirdik demeye de dilimiz varmıyor ama saflarımızdaki yeri öylesine sağlam, öylesine önemliydi ki, yokluğunu duymamak mümkün değil. Serdar Genç Öncü'nün 60 kurucusundan biriydi. Faşist baskı ve terörün olabildiğine tırmandığı bir dönemde, sosyalist harekete katılmış, faşizmin soğuk yüzüyle her an karşı karşıya olduğu halde, gerilememiş, yılmamış, ön saflarda mücadele etmişti. 2 ay önce faşist cellatların kurşunlarıyla ayağından yaralanmış, ancak çabuk toparlanmış, görevinin başına dönmüştü.

Ama bu defa kötü yakaladılar onu. Diğer yoldaşları gibi kalleşçe pusuya düşürüldü. Tam 5 öldürücü kurşun sıktılar. Öldü diye bırakıp gittiler. Serdarımız vücudunda 5 öldürücü kurşunla direndi. 5 öldürücü kurşunla direnişi faşist cellatların kanlı gözlerine korku saldı. Faşizme karşı en yüce direnişti bu. Baskın gecesi faşist katillerle 3 saat yüz yüze kalmıştı. Faşistlerin insanlık dışı niyetlerini bildiği halde bilincini kaybetmeksizin ve geri çekilmeksizin baktı kan bürümüş gözlerine. Hastaneye 5 kurşunla götürüldükten sonra olayı ve cellatları en ufak ayrıntısına kadar anlatması ve tarif etmesi o korkunç 3 saatlik bekleyişteki direnişini somutluyordu.

Serdar’ımız öldürücü darbelere rağmen bir hafta yaşadı. Bir haftanın hiçbir anında yaşam ümidini yitirmedi. Tek düşündüğü iyileşmek ve bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm mücadelesinde, Türkiye İşçi Partisi ve Genç Öncü saflarında yerini almaktı. Bu düşüncesini, TİP Genel Başkanı Behice Boran'ın kendisini ziyaretinde şöyle dile getirmişti. "Ben mutlaka yaşayacağım. Bütün arkadaşlarımla birlikte mücadeleyi sürdüreceğim. Hepsine selamlarımı iletin."

Ama olmadı. O yüce bilinç ve direniş, yetmedi öldürücü darbeleri yemiş vücuduyla yaşamını sürdürmeye.

Faşist Hareket Partisinin gözü dönmüş uşakları sevinmesinler. Serdar'ın bir hafta yaşayarak korku saldığı bu canilere, örgütlü, bilinçli mücadelemizle derslerini vereceğiz. Dünya dar edilecek onlara. Faşizm işçi ve emekçi sınıfların demir yumruğuyla ezilecek.

Ancak işçi ve emekçi sınıfların örgütlü mücadelesinden korkanların yalnızca faşistler olmadığı Serdar Alten yoldaşımızın cenazesi sırasında bir kez daha yaşandı. Faşizme karşı olduğunu söyleyerek iktidara gelenler, faşizmi ezecek tek güç olan kitlesel ve örgütlü mücadeleden çekiniyorlar. Bu çekingenliklerini, Serdar Alten'in ailesinin ve can yoldaşlarının en doğal haklarına olmadık yollarla karşı çıkarak gösterdiler. Cenazenin Maltepe Camiine getirilmesini önlemek, morgdan alınarak Karşıyaka mezarlığına gömmek için tüm baskı yollarını kullandılar. Ailesi cenazenin Türkiye İşçi Partisi’nce düzenlenmesi için vekâlet vermişti. Ama iktidar için vekâlet geçerli değildi. "Tören yapılırsa olay çıkar" mantığıyla cenazenin Maltepe Camiine getirilmesine karşı çıkıyorlardı. Doğal bir hakkın kullanılmasından vazgeçilemeyeceği, olay çıkma durumu varsa tedbir almanın hükümetin görevi olduğu hatırlatıldı. Ama ilk gün cenazeyi vermediler. Mücadele arkadaşları 5 saate yakın direndiler. Sonuç çıkmayınca ertesi gün aynı direnişi göstereceklerini söyleyerek dağıldılar.

Ertesi gün, Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Behice Boran, Genel Sekreteri Nihat Sargın ve Serdar'ın ailesinin bulunduğu grup verilmeyen cenazeyi almak ve Maltepe'ye getirmek için Karşıyaka Morgu’na gittiler. Morg'da etrafları jandarmayla çevrili biçimde tam bir sinir harbi vererek cenazeyle birlikte beklendi. Direniş başarıya ulaştı. Hükümet cenazelerin Maltepe'ye getirilmesine izin vermek zorunda kaldı. Demokrasi mücadelesinin, demokratik hak ve özgürlükleri savunmanın yüce bir örneği gösterilmişti. Bu faşizme karşı gösterilen kararsızlığa ve çekingenliğe, reformizme vurulmuş bir şamardı.

Genç Öncü, Aylık Siyasi Gençlik Dergisi, Sayı 6, Kasım 1978, s. 16-17