Tarayıcınızda JavaScript özelliği kapalıdır!
 

Yarını Yaşamak İçin

Gündüz Mutluay

Türkiye önemli günler yaşıyor. Mamak, Balgat, Etlik, Şişli katliamlarına bir yenisi daha eklendi. Bahçelievler'de altı Türkiye İşçi Partili pusuya düşürülerek katledildi. Bir Partili de ağır yaralı olarak ölümden kurtuldu. Katliamda kaç kişinin öldüğü ve gerçekleştirilme biçimi elbette ki çok önemli. Fakat daha önemlisi olayın politik boyutları ve sonuçlarıdır. Son katliam da bu açıdan faşist hareketin yeni boyutunu ve hesaplarını ortaya koyuyor.

MHP'yi de, diğer faşist örgütleri de emperyalizm ve büyük burjuvaziden ayrı düşünmemek gerekir. Aynı şekilde cinayetleri, son olarak Türkiye İşçi Partililerin toplu katliamını da emperyalizmden ve büyük burjuvaziden ayrı düşünmemek gerekir. Gelişmeleri doğru tahlil edebilmek, olayları kavrayabilmek için de birbiri ile ilişkilerini, bütün içinde nereye oturduğunu tespit etmeliyiz.

Kısa bir süre önce TİP Genel Merkezi'nin silahlı faşist saldırganlarca basılması ve Genel Sekreteri'nin öldürülmek istenmesi ile Ankara'da altı TİP'linin hunharca katledilmesi elbette ki tesadüfen kısa zaman aralığına sığmış değildir. Aynı ölçüde kamuoyuna yansımayan bir dizi olay da bu kasa zaman diliminde gelişti. TİP il ve ilçe binalarına saldırıldı, bombalar konuldu ve üyelerini öldürmeye yönelik saldırılar düzenlendi.

Faşizmin cinayet dalgası toplumun bütün kesimlerini içine alıyor. İşçilerden, bilim adamlarına; öğretmenlerden gençlere ve kahvelerde oturan; otobüslerde evine, işine giden emekçilere kadar herkes faşist terörün kurbanları arasına sokuldu. Faşizm kendi iktidarının yolundaki engelleri temizlemek için bütün toplumu ateş hattı içine alıyor. Türkiye İşçi Partisi üzerinde yoğunlaşan saldırılar bu ortam içinde özel bir önem taşıyor. Hedef tek başına TİP'in Genel Sekreteri ya da daha alt kademe yöneticileri, üyeleri değil, doğrudan örgütsel varlığıdır.

Faşist vahşetin sahneye konulduğu gece, Türkiye İşçi Partisi'nin 7. İl Temsilcileri toplantısının sona erdiği gecedir. İki gün süren bu toplantıda sunulan örgüt raporları Parti'nin bir sıçrama noktasında olduğunu açıkça ortaya koydu. Bilimsel sosyalizmi yaratıcı şeklide kavramış ve görev alanında sınıf mücadelesinin bürün gereklerini yerine getirmek yolunda çok önemli adımlar atmış bir Parti yapısı bu toplantıda somutlandı. Yaptıklarını bilinçle değerlendiren, eksiklerini büyük bir netlikle ortaya koyan ve önündeki görevleri programlayabilen bir parti örgütü dünü bugüne, bugünü yarına bağlayabilir. Türkiye İşçi Partisi'nin Vll. İl Temsilcileri Toplantısı da, Parti'nin bugün ulaştığı niteliğe örgütünün nicel büyüklüğünün dar geldiğini gösterdi. Gelinen bu nokta Merkez Yönetim Kurulu'nun açtığı "Üye Kazanma Kampanyası" ile aşıldı.

Sınıf mücadelesinin önünde yürüyen, işçi sınıfı içinde derinler kök salarken bütün demokratik hareketleri de daha geniş olarak kucaklamaya başlayan politik örgütü burjuvazi elbette boy hedefi seçecektir. Faşist saldırı ve provokasyonun TİP'e yönelmesi ve odaklaşması ile Partl'nin sıçrama noktasına varması aynı zaman diliminde çakıştı. Burjuvazi çeşitli yöntemlerle işçi sınıfının politik hareketinin önünü kesmeye çalıştı. Sosyalist mücadele ile demokrasi ve bağımsızlık mücadeleleri arasındaki bağın koparıldığı 12 Mart döneminin burjuvazi açısından kazanımı korunmaya çalışıldı. Politik örgütün gereği ve önemi göz ardı edilmek istendi. Sosyalist hareket bütün bu engelleri boşa çıkararak gelişti. Burjuvazinin bütün ince hesapları boşa çıkarıldı.

Burjuvazi yöntem değiştirmek zorunda kaldı. Şimdiki yöntem cepheden saldırı ve provokasyona dayanıyor. Burjuvazi uzun bir süre gözlerden saklamaya çalıştığı sosyalist örgütlenmeyi birden bire fark etmedi elbette. Sadece görmezlikten gelerek önünü kesemediğini fark etti. Bunu fark edince de cepheden saldırı ve provokasyonu seçti.

Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Behice Boran, Parti'nin altı yiğit evladını yitirmesinden birkaç saat sonra yayınladığı ilk bildiride provokasyonu boşa çıkardı. Boran şu teşhisi koydu: "Bu bir bireysel terör hareketi değildir. Planlı, örgütlü bir terörün uygulanmasıdır. İki hafta önce Genel Merkezimize Genel Sekreterimiz Nihat Sargın'ı hedef alan saldırı ile bugünkü katliam birbiriyle ilişkilidir. Partiye karşı planlı operasyonun iki değişik parçasıdır. Amaç Parti hareketinin engellenmesi, sindirilmesi, ellerinden gelirse yok edilmesidir.' ' İşçi sınıfının politik hareketi kimilerinin sandığından çok daha geniş bir deneye ve politik tecrübeye sahip. Çizdiği strateji de bu türden provokasyonları boşa çıkaracak kadar net.

Cepheden saldırıya geçilmesinin cevabı daha açık ve kolay kavranabilir: Parti'yi sindirmek, mücadeleden geri durmaya zorlamak.

Provokasyon yanı ise daha çok yanlı ve karmaşık bir hesaba dayanıyor. Faşist terörün yoğunlaşmasının zorlaması ve provokasyonlarla ilerici gençlik hareketinin bir bölümü bireysel terörizme çekilebildi. Bireysel terörizme karşı olduğunu söyleyen kimi örgüt ve politik akımlar da kısa vadeli dar politik hesaplarla sol terörizme açıktan cephe almadılar. Türkiye İşçi Partisi'nin ise her türlü bireysel teröre karşı çok açık bir tutumu var. Bireysel terörün işçi sınıfı hareketinde yeri olmadığını sayısız defa ve kitleler önünde tekrarladı. Bireysel terörcülerle birlikte atılacak tek adım olmadığını "Örgütlü Birleşik Güç Yenilmez" broşüründe en büyük netlikte söyledi. Şimdi en geniş kitleler bireysel terörün işçi, emekçi sınıfların hareketine zarar verdiğini daha açık görmeye başladılar. Bu açıklık da kitleleri Türkiye İşçi Partisi'nin mücadelesine her gün biraz daha yaklaştırıyor. İşçi sınıfının politik hareketinin yaptığı tahliller, mücadele yöntemleri ve programı çeşitli sapmaların tabanlarını da önemli ölçüde etkilemeye başladı. Bütün bunların üst üste çakıştığı zaman dilimi de burjuvazinin cepheden saldırı ve provokasyon yöntemini seçmesini getirdi.

İşçi sınıfının politik hareketi bu engeli de aşacak. Hem kendi örgütünü koruyacak, hem de bütün demokratik güçlerin üzerine yönelen saldırı ve provokasyonu boşa çıkaracak. Daha büyük bir netlik ve açıklıkla politik çizgisini koruyarak işçi sınıfı hareketi içinde kök saIacak.

Sosyalist hareketle birlikte bürün ilerici, demokrat hareketlerin yılgınlığa düşmesini önlemek de, provokasyonları boşa çıkarmak da en başta işçi sınıfının bilimsel sosyalist partisinin görevidir. Türkiye işçi sınıfının politik hareketi bu görevi başaracağını bugüne kadar olduğu gibi son katliamda da ortaya koydu. Faşist saldırıya karşı Çarşamba günü Ankara'da yapılan cenaze töreninin büyük bir anti-faşist gösteriye dönüşmesi bu bilincin ve sorumluluğun işareti oldu.

Bu büyük anti-faşist gösteri Türkiye'de sosyalistlerin ve demokratik güçlerin faşist teröre teslim olmayacağını bir kez daha ortaya koydu. Bütün demokratik güçleri atılması gereken önemli bir adımın eşiğine getirdi. Demokratik güçlerin birlik ve dayanışmasını sağlamak için, yanlış tutum ve davranışları en aza indirmek gerekiyor. Bunun için de yoğun ideolojik mücadele ve daha etkin eylem.

Öldürülen altı sosyalist, yaşarken olduğu gibi ölürken de bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm mücadelesine katkıda bulundular. Yarını yaşamak İçin öldüler.

Bağımsızlık, Demokrasi, Sosyalizm için Yürüyüş, Haftalık Siyasi Haber ve Yorum Dergisi, Sayı: 184, Ekim 1978, s. 3