UNUTULMAYACAKLAR
Bağımsızlık, Demokrasi, Sosyalizm Mücadelesinin Yiğit Savaşçıları; Katledildi
Salih 8 Ekim Pazar günü saat 19.30'da Genç öncü Ankara Şubesi Lokalinden ayrıldı. Lokalden çıkmadan önce arkadaşlarına Hacettepe Üniversitesi öğrencilerinin toplandığı kahveye gideceğini söylemişti. Kahvede aynı evde kaldığı, birlikte çalıştığı Faruk'la buluşup işlerine, Devlet İstatistik Enstitüsüne gideceklerdi.
DİE'ye gittiler. Çalıştıkları bölümün bilgisayarının bozuk olması dolayısıyla yapabilecekleri bir iş yoktu. Ders çalışmak amacıyla eve gitmeyi düşündüler. Ertesi gün sınavları vardı. Faruk da, Salih de sosyalistliklerinin bilinciyle olabildiğince derslerine önem veren öğrencilerdi.
Bölüm şeflerine ders çalışmak üzere eve gittiklerini belirten bir not bırakarak DİE'den çıktılar. Evleri Bahçelievler’de 15. sokaktaydı. 56/2 numaralı bu ev iki odalı ve zemin kattaydı. Oturma odası ve mutfak olarak kullanılan odaya girildiğinde duvardaki Çark-Başak ilk göze çarpan şey olurdu. Çark-Başak yapıştırılışındaki özen ve temizliğiyle evde oturanların niteliklerini en güzel kanıtlayan bir örnekti. Diğer oda daha küçüktü ve yatak odası amacıyla kullanılıyordu.
Evde gerçekte Salih ve Faruk kalıyordu. Latif sınavları nedeniyle kısa bir süre önce gelmiş, oturduğu evin kirasının artırılmış olması ve kalacağı sürenin kısalığı nedeniyle bu evde kalıyordu. 8 Ekim gecesi sınıf arkadaşı ve memleketlisi Osman Nuri de ders çalışmak için Latif’in yanına gelmişti. Efraim ise Türkiye İşçi Partisi 7. İl Temsilcileri Toplantısı delegesiydi. İki gündür Latifle kalıyordu. Pazartesi günü dönecekti. Toplantıdan Latif ve Efraim birlikte çıktılar, eve gitmek üzere.
Salih ve Faruk DİE'den ayrıldıktan sonra Faruk sınavı olan ders için Ayrancı’daki bir arkadaşına gitti. Salih eve döndü.
Serdar’ın evi bu evin biraz ilerisindeydi. Çokluk geceler Serdar bu eve gelerek bir-iki saat otururdu. O gece de Salih, Efraim, Serdar oturmuş televizyon izliyorlardı. Neşeli bir topluluk oluşturuyorlardı. Gerçekte Serdar'ın bulunduğu bir yerden kahkahalarının eksik olması olası değildi. Diğer odada ise Latif ve Osman Nuri dersle uğraşıyorlardı. Ne televizyon izleyenler, ne de ders çalışanlar biraz sonra gerçekleşecek olayları akıllarının ucuna bile getirmiyorlardı. Aslında bu tür bir katliam korkusuyla yaşayacak, onu düşünecek insanlar değillerdi. Olamazlardı. Onlar yarının aydınlık, sosyalist Türkiye’si için savaşıyorlardı, ölmek için değil.
Saat 10 dolaylarında kapı çalındı. Açılmasıyla eve ellerinde otomatik silahlarla 4 kişinin girmesi bir oldu. Evdeki 5 sosyalist daha ne olduğunu bile düşünemeden etkisizleştirildi. Hepsinin elleri arkadan bağlandı.
Faşistlerin hiç bir acelesi yoktu. Plan inceden inceye hazırlanmış, sokak tümüyle tutulmuş, evin çevresine gözcüler yerleştirilmişti. Faşist çete sorgulamaya başladı. Beş arkadaşımızı, beş sosyalisti, İkinci Dünya Savaşı öncesine ait filmlerde gördükleri gibi sorguya çekiyorlardı.
Evde sorgular sürerken, Hürcan saat 24.00 sıralarında Kızılay'da arkadaşlarından Salih’lere gitmek üzere ayrıldı. Genellikle yaptığı işti. Faşist çete Hürcan'ı eve girerken yakaladı, etkisizleştirip eve soktu.
Faruk 23.30'da arkadaşlarından ayrılmıştı. Eve geldiğinde dışarda faşist çete tarafından yakalandı ve bir arabaya bindirildi.
Saat 01.00’de sorgular bitmiş, kurşuna dizme başlamıştı. 5 yiğit arkadaşımız, beş sosyalist öldürülmeye başlandı. Efraim’imizi boğdular. Osman Nuri'mizin ağzına tek kurşun sıktılar. Latif’imizin kafasına 3 kurşun sıkıldı. Hürcan'ımızın gövdesine sıkılan 3 kurşunla "infaz" gerçekleştirildi.
Salih ve Serdar ayrı ayrı dışarı çıkarılıp arabaya yerleştirildi. "Reis"lerinin Serdar için "bu işe yaramaz, götürüp temizleyin" demesi üzerine Serdar’ımız yeniden eve götürüldü, kurşuna dizildi. Saat 02.00 dolaylarındaydı. Öldüğüne inanmışlardı. Serdar'sa yaşıyordu. Olay yerine gelenler ağır yaralı kardeşimizi hastaneye götürdüler.
Serdar hastanede ilk aklına gelen telefonu verdi. Haber bir anda tüm Ankara'ya yayıldı.
Faruk ve Salih'se aynı arabayla götürüldükten sonra Eskişehir yolu 33. km.sinde bir köy yolunda indirildiler. Başlarına son işlem için üçer kurşun sıkıldı.
Tüm bu olay sırasında faşist çete belki istediklerini tamamıyla gerçekleştirdi. Ama bir şeyi yapamadı. 7 sosyalisti, 7 arkadaşımızı teslim alamadı. 7 sosyalistin, 7 arkadaşımızın gözlerinde korkunun zerresini göremedi. 7 arkadaşımız son ana kadar bilimsel sosyalistlere yaraşır biçimde mücadele ettiler. Daha yapabilecekleri bir şey kalmamıştı.
Genç Öncü, Aylık Siyasi Gençlik Dergisi, Sayı 6, Kasım 1978, s. 4-5