On binler Altılar İçin Haykırdı Unutmayacağız, Faşizmi Ezeceğiz!
Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı partili arkadaşlarının cenaze törenini olabilecek en geniş bir biçimde yapacaklarını bu konuda kararlı olduklarını Ecevit ile yaptığı görüşmede bildirmişti. Nitekim TİP yöneticileri başlangıçta belirttikleri yönde; cenaze namazının Maltepe camisinde kılınması, daha sonra da tüm anti-faşist güçlerin en etkin bir biçimde Tandoğan' a kadar yürümesi ve orada TİP Genel Başkanı tarafından yapılacak bir veda konuşması ile cenazelerin memleketlerine yollanması yönünde çaba harcadılar. Arkadaşlarına karşı son görevlerini yapmakta kararlı olduklarını ve haklarını kullanmada engel tanımayacaklarını gösterdiler.
İdari makamlar ve emniyet yetkililerinin daha başından itibaren töreni engellemek için ellerinden geleni yaptıkları gözleniyordu. TİP yöneticilerinin karşısına başlangıçta bir "yönetmelik" engeli çıkarılmak istendi. Yetkililer, TİP yöneticilerine "cenazeyi kaldırabilirsiniz ancak var olan yönetmeliğe göre cenazeleri Karşıyaka mezarlığında morgdan alarak gene Karşıyaka mezarlığında defnedersiniz” diyorlardı. Milliyetçi Hareket Partisi'ne karşı hatırlanmayan yönetmelikler Türkiye İşçi Partisi söz konusu olunca hemen belleklerde beliriyordu. Öte yandan aileler tarafından verilen vekâletlere sahip olan TİP avukatlarına çıkartılan bürokratik engeller sınır tanımıyordu. Emniyet yetkilileri işlemlerin Valiliği ilgilendirdiği, Valilik yetkilileri ise savcılığı ilgilendirdiğini söylüyordu. Oysaki bütün, bu bürokratik işlemler Hürcan Gürses'in ailesi tarafından defnedilmesinde iki-üç saat içinde tamamlanabilmişti.
TİP avukatları savcılığa başvurup cenazelerin kendilerine teslimi konusunda gerekli olan belgeyi aldılar. Ama bu belgeye rağmen de sonuç değişmiyor, cenazeler kendilerine teslim edilmiyordu. Çarşamba sabahına kadar TİP yöneticileri ve avukatları arkadaşlarının cenazelerinin kendilerine verilmesi için morgda nöbet tutuyorlardı. Cenazelerin teslim alınmasına ilişkin işlemler Çarşamba günü saat 11.00 sularında bitirildi. Cenazeler parti yetkililerine teslim edileceği sırada Faruk Ersan'ın jandarma albayı olan amcasının, jandarma komutanlığından getirdiği yazı ile yanında bulunan erlere cenazeyi aldırdığı görüldü. Bu durumda yalnızca Salih Gevenci'nin cenaze töreni yapılabilecekti.
İdari makamlar ve emniyet yetkilileri tarafından TİP yöneticilerine daha sonra söylenen sözler "cenaze namazı Maltepe Caminde kılınsın, cenazeler oradan memleketlerine gönderilsin" şeklindeydi.
''Yeni yeni olaylar çıkacak" endişesiyle hareket ettikleri bahanesini öne süren yetkililer, Tandoğan meydanında toplanmayı önleyemeyeceklerini anlayınca yürüyüş güzergâhının değiştirilmesi gerektiğini, yürüyüşe Gençlik Caddesi üzerinden yapılması durumunda izin verebileceklerini belirtiyorlardı. TİP yöneticileri buna da karşı çıktılar, en baştı belirttikleri doğrultuda hareket etmeye kararlı olduklarını belirttiler. Ve sonunda kortejin bulvar üzerinden Tandoğan meydanına yürümesine, Tandoğan Meydanında TİP Genel Başkanı Boran'ın veda konuşması yapmasına idari makamlar tarafından izin verildi.
Faşist katliamın emekçi kitlelerde yaratığı tepki giderek daha da yükseliyordu. Cinayetlerin düzenlendiği Bahçelievler semti esnafının temsilcileri bir mesaj göndererek faşist teröre karşı öfkelerini dile getiriyorlardı. Öte yandan İzmir'de Maden-İş'e bağlı ŞENKAYA fabrikası işçileri 10 Ekim günü katliamı duyduktan sonra, öğle yemeğine başlamadan topluca saygı duruşunda bulunuyorlar, olayı nefretle protesto ediyorlardı. Ve başsağlığı dilemek üzere aralarından seçtikleri 12 arkadaşlarını TİP İzmir İl Merkezine gönderiyorlardı. Emekçi kesimleri saran öfke cenaze töreninde yığınsal bir güce dönüşecekti.
İdari makamlar ve emniyet yetkilileri ile törenin düzenlenmesine ilişkin görüşmeler sürerken, öte yandan da TİP yetkilileri törene katılmak dileğinde olan, tüm anti-faşist güçlerle, siyasi partilerle, sendikalarla, gençlik örgütleri temsilcileri ile ve demokratik kitle örgütleri yöneticileri ile görüşüyorlardı.
Ve sonuçta tüm demokratik güçlerin, geniş emekçi kesimlerin katılımı ile yapılan cenaze töreni faşist saldırganlara kitlelerin verdiği en anlamlı yanıt oluyordu.
Saat daha 12 olmadan Maltepe camiinin önü geniş kitleler tarafından doldurulmuştu. Partili arkadaşlarına karşı son görevlerini yerine getirmek için caminin önüne koşan Türkiye İşçi Partilerin yanı sıra, kitle örgütlerinin flaması altında yürüyen, her fırsatta faşizme karşı hınçlarını dile getiren demokratlar, yurtseverler, Maltepe Camiinin önünde yerlerini almışlardı. Yürüyüş kolunun en önünde Türkiye İşçi Partisi bayrakları dalgalanıyordu. Demokratik örgütlerin ve demokrat kişilerin nefretini simgeleyen çelenklerin ardında, ailesinin, partili arkadaşlarının ve kitle örgütlerinde omuz omuza mücadele ettiği arkadaşlarının omuzlarında Salih Gevenci'nin cenazesi taşınıyordu. Gevencl'nin partili arkadaşları alanı dolduran tüm anti-faşistlerle birlikte faşizmi bozguna uğratmadaki kararlıklarını haykırıyorlardı: "Faşizmi Ezeceğiz."
Altı’ların üyesi oldukları kitle örgütleri, Türkiye İşçi Partililerin hemen ardından yürüyordu. Genç Öncü ve TÜM-DER'i, İşçi Kültür Derneğini ve TÜTED'i siyasi partiler, DİSK'e bağlı sendikalar, demokratik kitle örgütleri ve gençlik örgütleri izliyordu. Yürüyüş boyunca faşizme karşı nefret "kahrolsun faşizm", faşizme geçit tanımamadaki kararlılık "Faşizme Geçit Yok", faşizme karşı dayanışma "Faşizme Karşı Omuz Omuza" sloganlarında dile getiriliyordu. Ve kitleler talep ediyordu: "MHP, Kontr gerilla ve Ülkü Ocakları Kapatılsın. Faşist Odaklar Dağıtılsın.”
Kortejin alana girmesi bir saat elli dakika aldı. Başından sonuna kadar törene egemen olan disiplin Tandoğan alanında da yakından hissediliyordu. Tandoğan alanını dolduran kitleler bir ağızdan bir kez daha haykırıyordu "Faşizmi Ezeceğiz."
Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Behice Boran alanı dolduran demokratları, yurtseverleri ve sosyalistleri saygı duruşuna davet ediyor ve saygı duruşu boyunca alanı öfkeli bir sessizlik kaplıyordu. Behice Boran partili arkadaşları için yaptığı veda konuşmasına şunları söylüyordu:
“Kişiliklerine büyük saygı duyduğumuz, canımız gibi sevdiğimiz arkadaşlarımızı son yolculuklarında yüreğimiz yanarak uğurladık, uğurluyoruz. Gencecik arkadaşlarımızdı. Yaşamları çok kısa sürdü. Ama anlamlı bir yaşamdı bu. Yaşları küçüktü ama yürekleri büyük, bilinçleri yüksekti. Yaşamlarının amacının ne olduğunu, ne için dövüştüklerini, bir gün öleceklerse eğer, ne için öleceklerini biliyorlardı. Kendi yaşam ve kavgalarının işçi sınıfının, geniş emekçi kitlelerin, tüm ilerici yurtsever güçlerin yaşam ve kavgalarının bir parçası olduğunun, parti örgütü içinde o kavganın önünde yer aldıklarının bilincindeydiler. Bu içerikle ve bilinçle yaşanan bir yaşam, yıllar olarak kısa da olsa dolu bir yaşam, olgun bir yaşamdır. Gerçekten yaşanmış bir yaşamdır. Uzun, boş, anlamsız yıllar süren yaşamların hiç bir zaman olamadığı kadar.
İşçi emekçi sınıfların, ilerici yurtsever güçlerin mücadelesi sürdükçe ve zafere ulaştıktan sonra, bu arkadaşlarımız ve şehit düşmüş diğer arkadaşlarımız, bu mücadele ve zafere yapmış oldukları katkılarla sonsuza kadar yaşayacaklardır. Rahat uyusunlar. Uğrunda can verdikleri kavganın bayrağı emin ellerdedir. Düşürülmeyecektir.”
Boran'ın konuşmasından sonra, alanı hınca hınç dolduran kalabalık törenin disiplinine uygun bir biçimde dağılırken, provokatörlerin hevesleri de kursaklarında kalıyordu. Öte yandan Türkiye İşçi Partililer ve Genç Öncü'lü gençler otobüslere binerek arkadaşlarına Çorum’a kadar eşlik ediyorlardı...
Bağımsızlık, Demokrasi, Sosyalizm için Yürüyüş, Haftalık Siyasi Haber ve Yorum Dergisi, Sayı: 184, Ekim 1978, s. 5